CUMHURİYET SAVCILIKLARININ VALİLİKLERE BAĞIMLI KILINMASI ADALETİ TARTIŞILABİLİR HALE GETİRİR.
Ülkemiz son yıllarda demokrasi ve Hukuk Devleti alanında çok ciddi sıkıntılar yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir.
Gelinen noktada, özellikle 17 Aralık soruşturmaları sırasında ve sonrasında ortaya saçılan kanıtlar, Türkiye'de hukukun herkese bir gün lazım olabileceği gerçeğini ortaya koymuştur. Gerçek Hukuk Devletinde "SUÇ İŞLEYEN KİM OLURSA OLSUN yargı önünde hesap verir" prensibi vardır. Ancak; ülkemizde son zamanlarda yaşanılanlar kirlenmenin boyutlarını gösterdiği kadar, bazı soruşturmaların sağlıklı yürümesi açısından Hakim, Savcı, Polis tayinleri, Adalet Bakanı Müsteşarının ve Bakanın bizzat soruşturmayı yapan Cumhuriyet Savcısını araması gibi aykırılıklar ile gölgelenmekte ve kamuoyuna, ciddi boyutta soruşturmaların karartılmaya çalışıldığı endişe ve kaygısını vermektedir. Bu da aynı zamanda Hukuk Devleti anlamında ülkemizi çok ciddi sıkıntıların içine sürüklemektedir.
Bu çerçevede, bu gelişmelerin ardından yapılmak istenen HSYK Kanunu'ndaki değişikliklerle yargı tarafsızlığını ve bağımsızlığını tamamen ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar, Kanuna aykırı bir şekilde Adli Kolluk Yönetmeliği değişikliği ve yine Adli Kolluk Personelinin Valiye bağlanmaya çalışılması "soruşturmanın gizliliği" ilkesine aykırı, yargı bağımsızlığını tartışılır hale getirecek; kuvvetler ayrılığına ortadan kaldıran otoriter bir anlayıştır. Bu anlayışı hiç bir hukukçunun ve hukuk devletine inanan kişinin kabul etmesi mümkün değildir.
Cumhuriyet Savcıları, kamu adına İddiayı temsilen; "Savunma" ve "Hükümle" birlikte Yargının kurucu unsurlarındandır.
C. Savcılarının Soruşturma yetkileri yargısal bir işlemdir.
Soruşturma bir bütündür ve yürütülmesi esas olarak C.Savcılarının yetki ve sorumluluğundadır. Kanunda gösterilen ve usulüne uygun yapılan başvurular ve mahkemelerce verilen kararlar dışında C. Savcılarının soruşturma işlemlerine doğrudan ya da (Savcı görev değişikliği gibi yöntemlerle) dolaylı biçimlerde müdahale edilemez. Özellikle de İdari görevleri kapsamında C.Başsavcılıkları, HSYK ya da Bakanlık v.s hiç müdahale edemez. Bu fiil TCK nun 277.(Ve/veya 288.) maddesinde yer verilen suçu oluşturur. Bu hükümlerin kanuna koyulmasının temel amacı, Yargıyı; diğer kamu güçlerine ve gerekçede belirtildiği gibi "kapıları tutanlara" karşı da korumaktır.
C.Savcılıklarının soruşturma işlemlerini yürütürken ; {"Memurin Muhakemat" gibi, "MİT Yasası" gibi; Soruşturma usullerini kurallara bağlıyoruz} diyerek.. Kolluğun; sicil yönünden İçişleri Bakanlığı'na bağlı olduğu bahanesiyle, adli faaliyetlerinde de harekete geçmesini, Valilerin iznine bağlamak; Anayasaya ve Kanuna aykırıdır, Yargı bağımsızlığına müdaheledir. Kuvvetler ayrılığının reddidir.
Diğer taraftan, ülkemizde toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile ilgili kısıtlamalar, düşünce özgürlüğü anlamındaki polis müdahaleleri, hukuk devleti anlayışına ve demokratik kurallara tamamı ile aykırı davranışlardır.
Yine, "İNTERNET YASA TEKLİFİ TEKNO-POLİTİK CENDEREDİR." İletişim özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik bir tekliftir.
Getirilmek istenen bu değişiklikle
1- Damıtılmış sansür getirilmektedir. "Erişim Sağlayıcılar Birliği" (ESB) adıyla kurulan sözde "sivil" bir kurula içerikleri kontrol yetkisi verilmektedir.
Bu hile-i şer'iye dir. Hukuka karşı dolandır!.. Sözüm ona Devlet sansür yapmıyor ama ESB, sözde "özgür iradesiyle" ( !?!? ) engelleme, yani sansür yapabilecek. ESB'nin siyasal-ekonomik-toplumsal v.s anlayışı ya da dış baskı ya da bizzat ESB'nin korkusu Engelleme/Sansür nedeni olabilir. Ve hep görüldüğü gibi olacaktır.
2- Sürekli gözetim ve fişleme getirmektedir. Herkesin internette yaptığı her türlü haberleşmesinin kayıt altına alınacağı bir veri tabanı kurulmasına yasal dayanak sağlamakta olup; Cep telefonlarınızla her an izlenerek, her türlü ilişkiniz kayıt altına alınabilecektir. Bu şekilde İnternette takiple birlikte herkesin fişlenmesi söz konusudur.
Bu yasa teklifi, sürekli ve sınırsız izleme ile kişilerin mahremiyetine girmenin yasal temeli olurken, kişiler arası haberleşmenin, bilgi alışverişinin, birbirimizi aydınlatmanın engellenmesi/sansürü imkanı ile toplumun yönetici güç odaklarına, şeffaflıktan korunmanın imkanlarını getirmektedir.
Bu nedenlerle tüm Yurttaşlarımıza sesleniyoruz; Biz, Barolar olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de demokrasiye, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve hukukun üstünlüğüne olan inancımız doğrultusunda mücadelemize devam edeceğiz. 04.02.2014
Av.Sümer GERMEN -Aydın Baro Başkanı
Av.Yaşar MEYVACI -Balıkesir Baro Başkanı
Av.Halime AYNUR -Bilecik Baro Başkanı
Av.Bülent ŞARLAN -Çanakkale Baro Başkanı
Av.Müjdat İLHAN -Denizli Baro Başkanı
Av.Sabit ÖZDOĞLAR -Kütahya Baro Başkanı
Av.Zeynel BALKIZ -Manisa Baro Başkanı
Av.Mustafa İlker GÜRKAN -Muğla Baro Başkanı
Av.Baki KANTAR -Uşak Baro Başkanı
Av.Cevdet BEKLER -Yalova Baro Başkanı